“Mat” Ankara seyircisiyle buluşuyor
 
Başkentliler satranç tahtasInın yaşamın yansıması olan dört köşeli evren gibi işlendiği oyunu bugünden itibaren izleyebilir
   
İnsanın varolma mücadelesini konu “Mat” adlı oyunda, Satre’ın “İnsan özgürlüğe mahkumdur. Özgürlükler ertelenemez, olsa olsa harcanır” deyişi, içinde dansın da bulunduğu zengin öğelerle izleyiciye aktarılıyor.
      Asıl mesleği cerrahlık olan Toygun Orbay, ilk yazarlık denemesi “Mat”ı, geçirdiği ameliyatların nekahet döneminde, “Bir oyun yazsam nasıl yazardım” düşüncesinden yola çıkarak kaleme aldığını söyledi. “Mat”ı, uykuya dalmak için kafasında yarattığı, kendi kendine oynadığı bir oyun olarak kurgulayan Orbay, 4 duvar arasında yaşadığı hesaplaşmayı, satranç tahtasının 4 köşesi içinde seyirciye aktarmaya çalışıyor. Sanatçı, oyunda “özgürlük” kavramını ele aldığını ve bunu felsefi derinliğiyle irdelediğini kaydederek, “Seyirciye sıcak gelecek bir oyun değil, metin olarak durağan bir metin. Aksiyon yok, olay yok dolayısıyla uzun ve ağdalı bir felsefe izlemeye mahkum oluyor seyirci. Ama Ayşe Mesçi, bunu çekilir hale getiriyor” dedi.
       Satrancı, “insanoğlunun en büyük mirası olarak” gören Orbay, şansa yer vermeyen bu oyunun temelinde, insan zekasının yattığını vurguladı. İnsanın bu oyununda yalnızca zekasını değil, hırslarını, tutkularını da sınayabileceğine dikkati çeken Orbay, yaşam ile satrancı örtüştürdüğü noktayı şöyle anlatıyor:
       
       “Bir satranç meraklısı olarak şunu söyleyebilirim. İyi satranç bilmek, iyi açılış öğrenmek, satranç üzerine yoğun pratik yapmak yetmiyor, satranç doğru zamanda, doğru hamleyi, doğru şekilde karar vererek yapmak, hırsların, tutkuların esiri olmamak, ileriyi görebilmek, uzun vadeli plan yapabilmek, karşınızdakinin oyununu analiz edebilmek, kendi oyun tarzınızı karşınızdakinin saldırgan ya da tam tersine savunmaya yönelik oyununa göre tekrar kurgulayabilmek gerekiyor...”
       
ÇAĞIMIZ AYDINININ SORUNLARI
       
       Yönetmen Ayşe Emel Mesçi de Devlet Tiyatroları’ndaki ilk rejisi olan oyun için, “Mat, bir satranç partisinin son birkaç hamlesi boyunca, satranç oyuncusunun kurallarla, toplumda genel kabul gören başarı ölçütleriyle, en geçerli kuralın, en iyi hamleyi bulmak olduğu bir satranç tahtasına dönüşmüş dünyamızda, satranç oyuncusu kimliğinde tartışılan çağımız aydınının temel varoluş sorunlarıdır” dedi. “Mat”ın duygunun işlenmediği, akla dayalı bir metin olması nedeniyle zor, ancak yaratıcılığa elverişli bir oyun olduğunu dile getiren Mesçi, “aklın egemenliğini savunurken, bir taraftan da göstergelerin estetiğini sahneye taşımaya çalıştığını” söyledi.
       Eserde 6 dansçıya yer veren Mesçi, siyah ve beyaz piyonların çarpıştığı oyun içinde, bu renklerin birbirine aşık olduğu bir kesit de yaratarak, seyirciyi düşünmeye sevk ediyor. Koreografını kendisinin hazırladığı dans ile satranç oyuncusunun çizgisindeki farklılık için yönetmen, “Aykırı bir şey ürettiğiniz zaman, yani biraz marjinalleştiğiniz de sizi boğmak için her şeyi yapıyorlar, çünkü o zaman sıradanlığın dışına taşıyorsunuz, dansçıların hikayesinde bunu da vermeye çalıştım biraz” diye konuştu.
       İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun eseri olan Mat’ta, satranç oyuncusunu, Zühtü Erkan canlandırıyor. Tek perdelik oyunun dekor ve kostüm tasarımı Medine Yavuz’a, ışık tasarımı da François Rainson’a ait. Mesçi’nin yönetmenliğini üstlendiği bir diğer eser “İyi Geceler Anne”nin prömiyeri de 27 Şubat’ta yapılacak. Bursa Devlet Tiyatrosu oyuncularının rol aldığı yapıtta sanatçı, “globalleşmenin, tüm dünyayı egemenliği altına alan Amerika’daki etkilerini”, bir anne kız modeli üzerinde irdeliyor.